Bir düzen varsa, bir de bu düzenin efendisi olur!..

Son birkaç yıldır, genelde uluslararası ilişkiler/Yeni Dünya Düzeni ve bu bağlamda; olanlara/olacaklara dair yorum, gözlem ve öngörülerimi paylaştım.
İç siyasete dair yazmamaya gayret gösterdim.
Çünkü “büyük resme” odaklanmak her şeyden önemliydi.
Bu minvalde, Türk Dış Politikasına dair düşünce ve değerlendirmelerimi de paylaşmaktan geri durmadım.
Hemen her yazımda,
Hatta siz okurlarımın sıkılması pahasına,
Olması/olmaması gerekenlere dair sürekli vurgu yaptım.
Bunlar nelerdi?
Akıllı/akılcı ve gerçek bir “kazan-kazan”cı diplomasi yapılması,
İç siyasi saikler/gelişmeler ve kazanma eğilimi çerçevesinde diplomasi yapılmaması gereği,
Duygusal ve romantik diplomasinin handikapları,
Diplomaside/Dış Politikada tarihsel nostaljik yaklaşımların realiter olmayacağı ve somut kazanımlara dönüşmeyeceği,
Son tahlilde, ülkesel menfaatleri maksimize edici olunması gereğine dair vurgular…
Bu ilkeler ışığında bir değerlendirme yaparsak;
Son bir yıldır/özellikle beş-altı aydır, sergilenen diplomatik yaklaşımda, bu unsurları görmekten memnunum.
Erdoğan’ın liderlik tecrübesi ve yaşadığı deneyimler çerçevesinde yeni ve derinlikli bir diplomatik refleksin başladığını görüyorum.
Birleşik Arap Emirlikleri/Mısır/İsrail/Arabistan/Avrupa Birliği ve Amerika ile başlayan diyaloğun gerekli/yerinde ve olması gerektiği gibi geliştiğini düşünüyorum.
Rusya-Ukrayna arasında yaşanan kriz sürecinde ve gerekse de işgal başladıktan sonra Türkiye ve Erdoğan’ın sergilediği tavır, gösterdiği diplomatik refleks takdire şayandır.
Bu arada bir özeleştiri de yapmadan geçemeyeceğim…
Yazının devamını okumak için bağlantıya tıklayınız: https://www.ogunhaber.com/yazarlar/cengiz-aygun/bir-duzen-varsa-bir-de-bu-duzenin-efendisi-olur-102182m.html