Bir Dünya Lideri; Recep Tayyip Erdoğan

Merhaba sevgili okurlarımız yeni bir haftada daha sizlerle olmanın haklı gururunu yaşıyoruz.
Yeni bir hafta ama öyle bir haftaki tüm dünya Türkiye’yi, gerçekleştirdiğimiz genel seçimleri ve Recep Tayyip Erdoğan ile zaferini konuşuyor.
Kimilerine göre Türkiye’ye, Atatürk’ten sonra gelmiş, geçmiş, en büyük lider, kimilerine göre halkın sesi, kimilerine göre zaferlerin adamı. Ancak herkes ile herkesimin birleştiği tek nokta var oda Recep Tayyip Erdoğan ve liderliği tartışılmaz. Ben sevgili büyüğüm ve ülkemin tartışılmaz lideri için başka bir boyut getireceğim. O artık sadece ülkemin değil, o tüm dünya’da adı ve sözü geçen büyük bir dünya lideri. Bu duygularımı dün gece seçimleri, sonuçlarını ve balkon konuşmasını izlerken kaleme alarak, zihnimdekileri kalemimle satırlara yansıttım. Bu düşüncelerimi sizlerle paylaşarak, bir Portreye devam edeceğim. Şunu çok açık dile getirmemde fayda var, ben geçtiğimiz genel seçimlerde Ak Partiye oy verdim ama kesinlikle Ak Partili değilim. Ben Recep Tayyip Erdoğancıyım tüm Türkiye’de ki çoğunluk gibi…
“Seçim gecesi zihnimden satırlara dökülen düşüncelerim”
24 Eylül 1998 Perşembe günü bir gazete, “Tayyip’in Bitişi” başlığıyla duyurduğu haberde; “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 aylık mahkumiyet kararı Yargıtay tarafından onaylandı. Erdoğan’ın siyasi yaşamı, bu kararla bitmiş oldu. ….. Erdoğan artık muhtar bile seçilemeyecek…” diyordu.
Ve…
O; üzüldü, incindi, kederlendi ama pes etmeden, mahzun olmadan, azmini kırmadan, dimdik, içi acıyarak ama gururlu ve bir zihniyetin mağduru ama mağrur; ama mütekebbir olmadan Pınarhisar cezaevinin yolunu tuttu. ‘ben inandığım değerler ve idealler uğruna gerekirse cezaevine de giderim’ dercesine, izan, insaf ve mantıktan uzak verilen cezayı çekmek için, Necip Fazıl’ın şiirinde zindan diye evsaflandırdığı mekana ideal ve iddialarından bir zerre tereddüt etmeden gitti……
Zindandan Mehmet’e mektup
Karanlığında nur, yeniden doğuş…
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa dim dik doğrul ve sevin!
Mehmed’im sevinin başlar yüksekte!
Ölsek te sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
O; Pınarhisar cezaevinde Necip Fazıl’ın yukarıdaki mısralarını terennüm ederken adeta Hedef 2023 diye bugün bizlere söylediği uzun ince yolun planlamasını tefekkür ediyordu.
O; yukarıdaki mısralarla adeta Ülkesine, ‘Sen bir devsin dimdik doğrul ve sevin’ diyor ve Ülkeme Milletime bu gururu ben yaşatacağım diyordu, bütün kalbiyle ruhuyla inancıyla….
O; en zor anında, en karanlık mekanda, cezaevinde ve artık ‘ Tayyip’in bitişi, muhtar bile olamaz denilirken’,
“Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış EBED BİZİMDİR!” diyerek büyük Türkiye’yi düşünüyor, planlıyor, inandığı değerlerden, ideallerden, iddiasından santim geri adım atmadan ufka bakıyor, geleceği düşünüyor ve adeta ‘Ey Ülkem, Ey Mazlum Milletler, Ey Ortadoğu, Eyyy Ecdat’ dercesine; kahrolsun yeis (ümitsizlik) yaşasın ümit imanıyla, 12 Haziran 2011 seçimlerinde gösterdiği Hedef-2023 hedeflerini dillendiriyor, düşünüyor, tasavvur ediyordu……
O; bir yazarın, ‘‘Amerikalıların ‘Winner’ dediği gibi. Hani, o yalnız kazanmak için ateş edenlerden’’ diye tanımladığı, pes etmez, yılmaz, yıkılmaz ‘yiğit düştüğü yerden kalkar’ denilen bir mücadele abidesi….
O, haksızlığa tahammül edemeyen, ‘zulme rıza zulümdür’ düsturunu prensip ittihaz edip,’haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ prensibiyle hareket eden ve Mehmet Akif’in dediği gibi;
“Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu…“ diyebilen, hak namına, hakkın yanında yer alan cesur, vakur bir serdengeçti……
Evet bu lider, bu devlet adamı, bu büyük düşünebilen “Winner” Recep Tayyip Erdoğan idi….
O; bu ülkede 14 Mayıs 1950’de başlayan demokrasi meşalesini eline alıp, en büyük burca diken, hayal bile edemeyen bu ülkenin insanına, hayal etmesini ve hayallerini gerçeğe dönüştürebileceği inancını aşılayan bir azim ve mücadeleci….
1950’den beri her girdiği seçimden oylarını artırarak çıkan tek lider…
O; 1950 den beri üç seçim üst, üste kazanan tek lider….
O; toplum mühendislerinin, halkını küçümseyenlerin, otokrasinin, bürokrasinin militarizm gibi her tür hegomanyanın karşısında duran ve bütün engelleri aşmak için sadece halkına, halkının tercihine başvurmaktan çekinmeyen ve her defasında da milletinin onayını alan bir demokrat …..
O; halkının iradesi haricinde hiçbir baskı grubuna, gruplara ve sırça köşklerde fildişi kulelerinde oturup, kendini yönetici elitist diyenlere karşı; milletimin iradesi en temel belirleyicidir, başka bir güç tanımam diyen korkusuz bir demokrasi kahramanı…
O; azgelişmişlik kıskacında ve bedbin, ümitsiz bir şekilde bizden adam olmaz, biz böyle gelmişiz, böyle gideriz diyen milletini silkeleyip;
“kendine gel, Kalk ayağa dimdik doğrul ve sevin! Yarın, elbet, bizim, elbet bizimdir” diyerek, üzerindeki ölü toprağını attıran ve uyuyan dev Türkiye’yi uyandıran bir şahlanışın adı…….
O; Türkiye’deki tüm vatandaşları, bir ve beraber yaşayan, eşit yurttaşlar olarak gören ve bu ülkedeki hiç kimsenin bir diğerine üstünlüğü yoktur, diyerek, adalet ve demokrasiyi herkes için eşit gören bir zihniyetin önderi…….
O; din, dil, ırk, mezhep gibi her türlü ayrımcılığa karşı çıkan ve herkes Türkiye Cumhuriyetinin hür ve eşit vatandaşlarıdır, diyerek; Ülkesindeki demokratik zemine ve bunun mütebaki olmasına, çok güçlü vurgu yapan dik duran ama diklenmeyen birisi…..
O; Ülkesinde herkesin hayatı, yaşam tarzı, inancı bizim namusumuzdur, şerefimizdir, bizim güvencemizdedir, diyecek kadar kendine oy veren, vermeyen herkesi kucaklayan bir teminat ve bir mesuliyetin adı….
O; 12 Haziran Pazar günü akşamı, Partisinin balkonundan, milletine, Türk ve Müslüman milletlere, mazlum milletlere; insan hakları, eşitlik ve demokrasi manifestosunu söyleyen, mazlumların, sessizlerin, kimsesizlerin sesi …..
O 12 haziranda; ‘Melbourne’dan Berlin’e kadar; Tokyo’dan Viyana’ya kadar; Paris’ten Toronto’ya kadar, 5 kıtadaki tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını, tüm soydaşlarımızı buradan selamlıyorum’ diyerek ufuk dünyasının nerelere ulaştığını gözler önüne seren bir büyük düşünce….
O; “Gözlerini Türkiye’ye çevirmiş, Türkiye’den gelecek haberleri büyük bir heyecanla takip eden, Bağdat, Şam, Beyrut, Amman, Kahire, Tunus, Saraybosna, Üsküp, Bakü, Lefkoşa ve diğer tüm dost ve kardeş ülke başkentlerini, dost ve kardeş halkları da buradan muhabbetle selamlıyorum” diyen bir dünya lideri …..
O, tek başına bir ekol..
O, tek başına bir parti…
O, tek başına bir hayat, bir hayal, bir ideal…..
O, Hep beraber Türkiye diyen bir birlik beraberlik…
O, Recep Tayyip Erdoğan…
O; Ülkesinde halkı egemen kılmaya çalışan, halkın irade ve isteklerini önceleyen, halkı sevip Hakkın rızasını kazanmaya talip bir lider……
O ‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir’ sözünün ruhuna inanıp, desteği de, vekaleti de, yetkiyi de, sadece milletinden isteyen ve Milletinin kararına ‘milletim ne diyorsa odur’ diyebilen birisi….
O; Milletimizin iradesi en büyük ve tek iradedir onun üzerinde başka güç yoktur, çeteleri, mafyayı, derin devleti, kendini milli iradeden üstün gören her türlü oluşumu, ayaklarımın altına aldım, tanımıyorum diyecek kadar dirayet sahibi…
O milletinin her ferdinde ayrı bir muhabbet bambaşka bir sevgi oluşturabilen ve Tayyip Erdoğan bizim sesimiz oldu, nefesimiz oldu dedirten ve okuma yazma bilmeyen birisine bile “ben Tayyipçiyim başkasını tanımam” dedirttirecek kadar sevgisini hissettirebilen birisi…
O; partisinin bir Milletvekili adayının bir köyde bir yaşlı nineye gittiklerinde, o yaşlı ama kalp gözü açık ninenin ‘evladım gidin, benden oy istemeyin, benim oyum Tayyibime’ dedirtecek kadar milletinde sevgi oluşturan bir fenomen…
O; partisinin mensupları seçim çalışmaları yaparken, gidilen her yerde; Urfa’dan Tekirdağ’a, Hatay’dan Samsun’a, İzmir’den Van’a,Yozgat’tan ,Kırşehir’e, Uşak’a… kadar hemen her şehirde, “Tayyip Erdoğan varsa biz de varız” dedirten bir lider….
O; Milleti tarafından sadece bir siyasi aktör olarak değil; Türkiye’nin ve tüm bölgenin gururu, bir dünya lideri; Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar tüm coğrafyadaki milletlerin sesi olan, muhabbetini kazanan, Anadolu’nun yükselen sesi, Avrasya’dan doğan ve Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar, Güney Asya’ya (Afganistan’dan Pakistan’a, Bangladeş’e, Endenozya’ya kadar) ulaşan milletlerin gurur abidesi….
Hayırlı olsun Sayın Başbakanımız,
Hayırlı olsun Türkiye,
Hayırlı olsun Ortadoğu,
Hayırlı olsun Kafkasya,
Hayırlı olsun Avrasya,
Hayırlı olsun Tüm Dünya…
“HEDEF-2023 HAYIRLI OLSUN”
Sevgili okurlarım, haftaya yeni Bir Portre’de buluşmak üzere, sağlıcakla kalın…
CENGİZ AYGÜN / BİR PORTRE