Burnundan kıl aldırmamak!..

Ağa, bir sabah baş ağrısıyla uyanır.
Aldırmaz, nasılsa geçer, der.
Koskoca Ağa… Basit bir başı ağrısından dolayı, yatacak değil ya; güne başlamış, görüşmeler yapmış, tarlasına gitmiş ama ağrı geçmek nedir bilmiyormuş…
Dayanamamış ve rutininden daha erken evine gelmiş, “Biraz dinleneyim, nasıl olsa geçer…” diyerek yatağa uzanmış.
Ama ağrı durmuyor bilakis an be an artıyormuş.
Hemen doktor getirmişler.
Doktor ağayı muayene etmiş, birkaç ilaç yazıp gitmiş.
İlaçlar alınmış, ağa kullanmış ama ağrı geçmediği gibi sürekli artıyormuş.
Sabah apar topar şehre götürmüşler, hastaneye yetiştirmişler.
Her türlü test yapılmış.
Ama yok yok yok…
Hiçbir sonuç yok.
Çekilmez ağrı devam ediyor, çare bulunamıyor…
Yıllardır Ağa’yı tıraş eden Berber Hasan, o sıralar yayladaymış.
Durumdan haberdar olmuş.
Ağa’nın çocuklarına haber göndermiş;
“Yıllardır babanızı tıraş ediyorum. Başı-saçı ellerime teslim.
İsterseniz bir de ben bakayım belki bir çare bulur, ağrıyı geçiririm…”
Çocuklar aldırmamış, berbere kulak asmamış hatta “sen de kimsin be adam… Basit bir berbersin. Onca doktor çare bulamadı, sen mi deva olacaksın…” diye kızmışlar.
Hele ağa hiç aldırmamış, önemsememiş ve berberi adam yerine koymamış.
Çünkü o bir Ağa,
Zengin ve her istediğini elde eden birisi.
İstediği hekime ulaşabilir…
Hal böyleyken; çocukları almışlar babalarını Avrupa’ya önemli doktorlara götürmüşler.
Ağa bir süre de, oralarda tedavi görmüş.
Lakin ağrının sebebini hiçbir doktor bulamamış.
En sonunda bir doktorun birisi itiraf etmiş:
“Tıp tarihinde ender görünen bir vaka ile karşı karşıyayız.
Babanızın hastalığına teşhis de koyamadık, derman da bulamadık.
Alın babanızı evine götürün.
Bu ağrıyla muhtemelen ölecek. Evinde ölsün bari…”
Çocuklar ne yapsın…
Çaresiz, almışlar babalarını köylerine dönmüşler.
Ama ağrı öyle bir hal almış ki; artık ağa avaz avaz bağırıyormuş.
Çevre evlere rahatsızlık vermemek için çocuklar babalarını yaylaya götürmüşler.
Bugün-yarın ölümünü beklemeye başlamışlar.
Ağanın dostları geliyor, biri iki dakika ziyaret edip kaçıyorlarmış.
Tüm bu süreçte ağada saç-sakal birbirine karışmış.
Çocuklarından biri “Yahu gelen giden oluyor. Bari berberi çağıralım da, babamızı tıraş etsin. Millet ne der sonra…” demiş ve Berber Hasan’ı çağırmışlar.
Berber Hasan, ağayı sandalyeye oturtmuş ve…
Yazının devamını okumak için bağlantıya tıklayınız: https://www.ogunhaber.com/yazarlar/cengiz-aygun/burnundan-kil-aldirmamak-101500m.html