İnsan zaaflarıyla insan olur, zaafları kullanarak değil..!

Ezel Dizisinden bir sahne…
Karşı karşıya gelirler.
-Eyşan: “Ömer seni…”
-Ömer: “Sakın…. Sakın tek bir kelime daha edeyim deme.
Sakın tek bir yalan daha söyleme…
Niye biliyor musun..?
Çünkü inanırım..!
Onca şeyden sonra şimdi tek bir cümle et,
Gözlerime bakıp beni sevdiğini söyle,
Gerçek olmadığını bal gibi bilirim, ama yine de sana inanırım…
O yüzden, tek bir an bile beni gerçekten sevdiysen; sakın…”
Ömer’i bu hale getiren ne..?
Sevdiği kadın ve onun yalanları yüzünden hapse düşmesine rağmen,
Hatta bırakın konuşmayı; yüz yüze bile gelmemesi gerekirken,
Neden onun ziyaretini kabul ediyor ve yalan olduğunu bile bile “inanmaya hazırım”, diyebiliyor..?
Cevap çok açık, net ve aleni…
“Sevginin zaafa dönüşmüşlüğü…”
İşte size hap gibi bir zaaf.
Nereye uyarlarsanız uyarlayın.
İster dosta, ister arkadaşa, ister akrabaya, ister siyasete, ister kendi kendine…
Zaaflar da çeşitlidir.
Merhametin,
Şefkatin,
İyi niyetin,
İnanmak isteyişin,
Ülkene düşkünlüğün gibi…
Çeşit çeşit….
Burada dual (ikili) bir yapı var.
Zaaf gösteren ve zaafı kullanan…
Zaafı kullanan zekidir, kurnazdır ve artık bir duygu kullanım profesyonelidir.
Kendisinin “arındığı (!) zaaflar” artık onun için basittir, önemsizdir ve kullanılabilirdir.
Hayatında “amatör ruha” yer yoktur.
Adeta sen kanarsan, zaaflıysan ve inanmaya hazırsan “ben de bunu tepe tepe kullandım ve kullanmaya da devam ederim” dercesinedir.
Zaaf gösteren ise…
Yazının devamını okumak için bağlantıya tıklayınız: https://ogunhaber.com/yazarlar/cengiz-aygun/insan-zaaflariyla-insan-olur-zaaflari-kullanarak-degil-101216m.html