Nasıl ‘İki karanın ve iki denizin hükümdarı’ oldu…!

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinden sonra mahkûmları serbest bırakmış.
Gelgelelim iki papaz itiraz etmişler.
Zindandan çıkmak istememişler.
Bunlar Bizans İmparatoru Kostantin’e adaletli ve hakperest olmasını söyledikleri için zindana atılmış ve;
“Böyle adaletsiz bir dünyada, içerisi dışarısından daha rahat” deyip hapisten çıkmamaya yemin etmiş keşişlermiş.
Sultan Mehmet onlara bir teklif sunar:
“Memleketimizi geziniz, Müslüman hakimlerin ve halkın davalarını dinleyiniz.
Bizde de sizdeki gibi adaletsizlik ve zulüm görürseniz hemen gelip bana bildiriniz ve siz de uzlete çekilmekte haklı olduğunuzu ispat ediniz!”
Papazlar şaşırmışlar.
Hiç alışık olmadıkları şey bunlar; İmparatorun huzuruna çıkmak, onun kendileri ile böylesine konuşması, ardından da onlara bir tercih yapma şansı vermesi!
Şaşkınlık içinde ve hayretle kabul etmişler.
Padişah onlara bir de Osmanlı idaresinde olan her yeri gezebilecekleri bir tezkere vermiş…
Bunlar yola çıkmışlar.
Bursa’ya varmışlar.
Burada şöyle bir davaya şahit olmuşlar:
Bir Müslüman, bir Yahudi’den at satın almış.
Ancak ilk akşam atın hasta olduğu belli olmuş.
Müslüman, sabah erkenden Bursa kadısına gelmiş, fakat kadı dairesinde yokmuş.
Bir müddet bekleyen davacı, kadının geleceğinden ümidini kesip gitmiş.
At ikinci akşam ahırda ölmüş.
Bursa kadısı bu haberi duyunca mağdur olan at sahibine:
“Mademki, atın elinizde ölmesine benim vazife başında olmayışım sebep oldu. Atın bedelini ben veriyorum” demiş.
İki papaz duyduklarına inanamamışlar.
“Nasıl olur?” diyorlarmış.
Osmanlı kadısının bu derece adil kararı karşısında hayretler içinde kalmışlar.
Başka yere gitme ihtiyacını duymadan hemen İstanbul’a gelmişler.
Fatih Sultan Mehmet Han, huzuruna çıkan papazlara…
Yazının devamını okumak için bağlantıya tıklayınız: https://www.ogunhaber.com/yazarlar/cengiz-aygun/nasil-iki-karanin-ve-iki-denizin-hukumdari-oldu-100890m.html