IMF meraklılarına ve kriz tellallarına duyurulur..

İki günlüğüne Güney Kore’ye gidip geldim.
Ülkemiz ekonomisine dair dış yatırım ve finansal kaynak gelişiyle ilgili çok ciddi duyumlarım oldu.
Türkiye Ekonomisine dair olumsuz konuşanlara, kriz tacirlerine, ulusal ve uluslararası ekonomik tetikçilere inat, çok güzel gelişmeler oluyor ve olacak.
ABD NeoCon’ların ve Yahudici-Tetikçi dercelendirme kuruluşlarının Türk ekonomisine manipülasyon ve negatif algı amaçlı not düşürme saldırıları sürüyor.
Daha dün S&P denen –sözüm ona- derecelendirme kuruluşu, arkasındaki Türkiye düşmanı grupların talimatıyla Türkiye’nin notunu düşürdü.
Standart and Poors’un bu saldırısı şaşırtıcı olmadı.
Asıl dikkat çeken ise; içerdeki işbirlikçilerin, sermayedarların ve Türk Ekonomisinin bazı aktörlerinin kur sıkıntısı üzerinden IMF ile yeni anlaşmaların yapılması gereğini dile getirmesi oldu.
“Yok efendim, önümüzdeki günlerde kur artacak, sıkıntılar çoğalacak ve IMF’e muhtaç hale geleceğiz. En iyisi o noktaya gelmeden biz IMF’le yeni bir anlaşma yoluna gidelim” (borç alalım ve IMF’in kontrolüne girelim) diyebiliyorlar.
Kaygıyla bunları dillendirenlerden çok, maalesef art niyetle bu söylemleri yayanlar daha fazladır.
Şimdi, şu ana dek bildiklerim ve son Güney Kore’de duyumladıklarım çerçevesinde, olan ve olası önemli gelişmeleri paylaşmak istiyorum.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; Erdoğan ekonomik gidişatın her ayrıntısına hakim. Bu bağlamda, güncel ve geleceğe dair ekonomik iyileşme konusunda ulusal ve uluslararası boyutta görüşme ve istişareleri aralıksız sürdürüyor. Ve bu konuda özellikle seçim sonrası ciddi radikal önlem, karar ve reformlar planladığını düşünüyorum. Dış kaynaklı ekonomik tahriklerle, içerde algı operasyonu yapanlar kimdir, nedir, necidir çok iyi biliyor.
Ama sabırla bekliyor ve seçim sonrası bombaları patlatacak.
Tarafsızlık ve objektivite konusunda artık hiçbir kabul edilebilirliği kalmayan bu ve diğer kuruluşların verdiği notlar artık kendi varlıklarını tartışılır ve yok haline getirdi.
Dikkat edin; eskiden not düşürülmesi ciddi kargaşa ve karmaşaya sebebiyet verirken; şimdi ekonomi piyasalarında ve halk nezdinde kayda değer bir negatif etki uyandırmıyor bile.
Çünkü bu kuruluşların kimlere ve ne için tetikçilik yaptığını hemen herkes görmeye başladı.
Son altı ay içinde ülkemize ciddi finansal kaynak transferleri yapıldı.
Kore’de Türkiye Ekonomisine dair katkı sağlayacak çok önemli görüşmelerin yapıldığını duydum.
Uzak Doğu sermayesi üzerinde de çok ciddi etkisi bulunan uluslararası grup ve lobilerin önümüzdeki günler ve çok yakın gelecekte ülkemize yatırım planları konuşuldu.
Özellikle iş çevrelerinin bu noktaya dikkatini çekmek istiyorum.
İki-üç ay içinde 15 milyar dolayında bir kaynak akışı olacaktır.
Ve özellikle seçim sonrası süreçte kısa-orta ve uzun vadeli yatırımlar ve kaynakların Türkiye’ye geldiğini göreceğiz.
Seçim sonrası Kanal İstanbul başta olmak üzere, şuanda adı söylenmeyen başka büyük projeler için de finansman görüşmeleri yapılıyor.
IMF diyen işadamları ve iş çevrelerinin bu gelişmelerden haberinin olmadığını ve/veya kısmen oluyorsa da pek de iyi niyetli olmadıkları için kriz köpürtmesi yaptıklarını düşünüyorum.
Ama bilinsin ki; seçim sonrası oluşturulacak “milli, yerli, kararlı, liyakat, ehliyet ve deneyim sahibi ekonomi yönetimiyle” ekonomik parametreler bugünden çok daha iyi noktalara gelecek, kriz tellallığı ve IMF kapısı meraklıları boşa düşecektir.
Seçim sonrası Mart-2019 Yerel Seçimlerine kadar elli milyar dolarlık bir kaynağın geleceği nerdeyse kesinleşmiş durumdadır.
Çin, Kore, Hongkong, Singapur başta olmak üzere, Avrupa, İngiltere ve hatta ABD menşeili çok ciddi yatırımcı fonların dikkati ülkemize odaklanmış durumdadır.
Yeter ki; seçim sonrası ekonomi yönetimini sağlam oluşturalım, reel ve sağlıklı kararlar alalım.
Ekonomik dedikodulara meydan vermeden, akıllı ve akılcı politikalarla, kararlı ve inançlı şekilde yürüyelim.
Buradan IMF’in ekonomik jandarmalığına davetiye çıkartan, ekonomi kötüye gidiyor diyen ve ülke ekonomisinin uluslararası kimi tefeci kuruluşlara teslime mecbur olduğunu dile getiren işadamı ve iş çevrelerine sesleniyorum.
Sizler kaygıyla, tedirgin ve hatta art niyetle konuşurken ve asıl bu söylem ve eylemlerinizle ekonomiye zarar verirken; uluslararası pek çok kuruluşlar, fonlar ve gruplar Türkiye’nin global denklemdeki yerini, anlam ve önemini sizden daha iyi görüyor ve biliyor.
Sizlerin kriz tellallığı yapmanıza rağmen, onlar daha uzun vadeli ekonomik planlarla Türkiye’ye gelmek istiyor ve gelecekler.
Ha bu arada; IMF’cilik artık demode oldu.
Doksanlı yılların refleksiyle hareket ederek; IMF’i ve onun müfettişlerinin ülkemize ve özellikle yöneticilerimize parmak salladıkları dönemin nostaljisine girmeyin.
Uluslararası arenada farklı güçler, gruplar, dinamikler oluştu ve gelişti.
Yeni ekonomik enstrümanlar ve paradigmalar var artık…