Zirvedeki güçlü kadın; Güler Sabancı

Merhaba sevgili Ogün Gazetesi ve Ogün Haber okurları, yeni bir haftada daha sizlerleyiz. Bir müddet sizlerle olamamıştık bu nedenle sizlerle tekrar buluşmanın sevincini yaşıyorum. Bu hafta sizlere Türkiye’nin lokomotiflerinden biri olan Sabancı Holding’i başarı ile yöneten bir insanı değerli dostum ve arkadaşımda olan bu güzel insanı, Güler Sabancı hanımefendiyi anlatacağım.
2009’da Financial Times tarafından hazırlanan Dünyanın Zirvedeki 50 iş kadını listesinde beşinci,
Aynı yıl Forbes’de 50 iş kadını sıralamasında sekizinci,
2010 yılında yine Forbes tarafından 50 iş kadını arasında yedinci…
2009’da İspanya Kraliyet’i tarafından Encomienda de Numero liyakat nişanı….
TÜSİAD’ın ilk kadın yönetim kurulu üyesi…..
2010 Avusturya en üst Devlet Nişanı Silbernes Ehrenkreuz der Republik Österreich sahibi….
2010 Fransa en üst Devlet Nişanı Legion d’honneur sahibi…..
Evet sevgili okurlarım yukarıda bir kısmını sıraladığım liyakat ve özelliklere sahip olan kişi sizin de düşünmüş olacağınız gibi Sayın Güler Sabancı’yla ilgili neden Zirvedeki Kadın başlığını kullandığımı siz de anlamış olmalısınız.
Üçüncü nesil sabancı ailesi üyesi ve Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan Güler Sabancı 1955 yılında, Yüksel ve İhsan Sabancı çiftinin ilk çocuğu olarak Adana’da doğdu. TED Ankara Koleji ve akabinde Boğaziçi Üniversitesi işletme bölümü ile eğitimine devam etti. İlk çalışma yaşamına ise yine aile şirketleri LASSA Lastik Sanayi A.Ş’de 1978 yılında başladı.
Sayın Güler Sabancı’yı anlatırken Sabancı Ailesinin gelişimi ve ekonomik-sosyal yaklaşımını da irdelemeden yapamayacağım;
Aslında Sabancı Ailesi yapısını Merhum Hacı Ömer Sabancı günümüzde Türkiye’nin temel taşlarından birisi olan bu dev holdingin ilk nüvelerini oluştururken dile getirmiş ve; “Bu Topraklardan Kazandıklarımızı, Bu Toprakların İnsanları ile Paylaşmak…” sözüyle özetlemiştir. Ve ne mutlu ki! üç kuşak da aynı zihniyeti ve millilik kokan, yerelden evrensele bir boyutla bu ülkenin gücüne güç katmaya çalışan gayretle, azim ve inançla sürdürmektedirler.
Merhum Hacı Ömer Sabancı’nın ve cefakar eşleri merhume Sadıka Sabancı hanımefendinin omuz omuza bir manevi dayanışma ve inançla diktikleri, Sabancı Holding çınarı, ikinci kuşak Sabancı fertleriyle daha da serpilmiş, büyümüş, toprağa kol salmış ve günümüzde ise Güler Sabancının amiral gemi dümenindeki maharetiyle bir Ulu Çınar haline dönüşmüştür. İkinci Kuşak Sabancı Neslinin cefakar, fedakar ve büyük azmiyle serpilen bu Sabancı Çınarı, iyi yetişmiş, iyi eğitim ve iş ahlakı almış, azim irade gibi aile kültü haline gelen evsafa haiz üçüncü kuşakla da çağdaş dünyaya ayak uydurarak sürekli ileri adımlarla büyümüştür.
Ülkemiz İş yaşamına dair sayısız tesis kazandıran Sabancı Ailesi bu ekonomik faaliyetlerinin yanında eğitim ve sosyal boyutuyla da sürekli bir gayret içerisinde olmuştur.
Bu bağlamda kurulan Sabancı Vakfı ile ülkemizin eğitim ve sosyal alanda kuruluşundan bu yana geçen sürede, Türkiye geneline dağılmış 78 yerleşim merkezinde okullar, öğrenci yurtları, öğretmen evleri, sağlık kurumları, spor tesisleri, kültür merkezleri ve sosyal tesisler yaptırarak, 120’den fazla kalıcı eser meydana getirmiş ve toplumun hizmetine sunmuştur.
Sayın Güler Sabancı bir kısmını dile getirmeye çalıştığımız bu devasa boyutu olan bir üretim ve hizmet kervanı denilecek ulu çınarın amiral gemisinin kaptanlık dümeninde adeta bir orkestra şefi gibi gösterdiği yönetimle dünya ve ülkemiz iş çevresine “nasıl zirvede kalınır”ı gösterircesine Türkiye’nin medar-ı iftiharı olmaktadır.
O adeta gerek iş yaşamındaki herkese ve gerekse de bu ülkenin cefakar kadınlarına, bir kadının nerelere gelebileceğini gösteren canlı bir numune-i imtisal olmaktadır.
O bu ülkenin taşra denilen, çorak topraklar denilen köşelerinden bir başkaldırışı ve kadına biçilen formel kaftanı yırtıp, atan bir zihni isyanın zirvesi olmuştur.
O bu ülke kadınının zekasını, dirayetini, azmini kendi şahsında tecessüm ettirerek adeta tüm kadınlara ”silkinin ve ayağa kalkın” diye bir haykırışın yansıması olmuştur…
O büyük emekle toprağı tırnaklarıyla kazıyarak, azimle ve cefakarlıkla, fedakarlıkla dikilmiş ve büyütülmüş Sabancı Holding “ulu çınar”ını, kuruluş zihniyetine uygun olarak devralmış ve dünle bugünü ve geleceği mecz ederek ileri adımlarını sürdürmüştür.
O geldiği noktada, zirvede kalmanın tüm zorluklarına rağmen, hem bu zorlukları yenerek, hem de zirvedeki konumunu pekiştirerek, kaptanlığını liyakatle devam ettirmiş, geleneksel köklerini de hiç unutmayarak adeta Yahya Kemal’in dediği gibi;
“Ne harabi, ne harabatiyim,
Kökü mazide olan bir atiyim….”
diyerek yerelden küresele, Türkiye’den Dünya’ya gelenekten, geleceğe emin adımlarla yürümeye devam etmektedir.
O Sakıp Amcam “patron proje olur” sözünü kulağına küpe yapabilen ve projelerine güvenen, iş yaşamında “egonuzu kapıda bırakın” diyebilen, CEO olduğu kurumda istişare ile farklı fikir ve görüşlere ciddiyetle ihtimam gösteren amatör ruhlu bir profesyoneldir.
Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Oğuz Babüroğlu’nun şu ifadeleri sanırsam Sayın Güler Sabancıyı oldukça net özetlemektedir;
Tüm gelecek senaryolarına açık olma…
Aklına güvendiği yönetici ve arkadaşlarına danışma…
Yeniyi bulma heyecan ve kararlılığı göstermek,
Tüm farklı görüşleri aksi veya muhalif olabilecekleri bilinse de tartışma süreçlerinde bulundurmak,
Önerileri değerlendirirken ‘hayır’ veya ‘olmaz’ diyerek söze başlamama
Çok iyi bir sunuş ve anlatım, ses tonu ve modülasyonunu iyi kullanabilme yeteneğine sahiptir.
Güler Sabancı’yı 1983 yılında tanıdığımda bugünlere geleceğini anlamamak mümkün değildi, zira Rahmetli Sakıp Sabancı’nın da kendisinden sonra Sabancı Holding’i Güler Hanım’a yaşarken bırakma arzusu vardı. Ancak genç yaşta aramızdan ayrılınca bu devir teslim onun vefatıyla oldu. Bu vesileyle değerli büyüğüm, Sakıp Sabancı’yı da bu satırlardan bir kere daha rahmetle anıyoruz…
Sevgili okurlar bu haftada böylece Bir Portremizi bitirirken haftaya yeniden buluşmak üzere sağlıcakla kalın…
CENGİZ AYGÜN / BİR PORTRE