Unutulmaması gereken bir değer, “SELAM”

Merhaba sevgili Bir Portre okurları, yeni bir sayımızda daha beraberiz; Şükürler olsun ki! Müslümanlar için mübarek olan bir ay’ı, Ramazan ay’ını idrak ederek, feyzini yaşadık.
Bu sayımızda portre olarak önemli bir konuyu ‘selam’ı kaleme aldım.
İslami telakkide içtimai hayatın harcı kardeşlik ve dostluktur. İslami kardeşlik iman ve rahmet-i ilahiye sayesinde oluşmuş ve tarihî süreçte düşmanlık duygularını ortadan kaldırarak sosyal bir barış ortamı tesis etmiştir.
Allah için olan kardeşlik sürekli feragat ve fedakârlık ister. İslami anlayışa göre dünyevi dostluklar dünyada kalır, ahirete taşınan ise Allah için olan kardeşlik ve dostluklardır.
Selam, sadece sembolik bir ifade değil, insanlar arasındaki muhabbetin artmasına, kardeşlik duygularının güçlenmesine ve devamına vesile bir sevgi transferdir. İslam kardeşliğinin sürekliliği toplum hayatı için son derece önemlidir. Çünkü toplumu oluşturan insanların birbirlerine olan saygı, sevgi ve muhabbeti selamlaşma ile pekişir ve gelişir.
Selam, insanların birbirleriyle olan en güçlü iletişim araçlarından biridir. İletişime selam ile başlanır; yani insan önce selam verir, sonra kelama başlar. Bu iletişimin içten, samimi ve sıcak olması gerekir. Samimiyetle verilen selam, bazen bir çok hediye ve ikramdan daha tesirli olur. Bu gönül alma eylemi ile insan, kendisine verilen selamı ağzının ucuyla değil, en içten duygularla kabul eder.
Selam, Allah’ın isimlerinden biri olarak âdeta müminlerin dostluk parolasıdır. İslam’ın doğuşundan günümüze kadar inananlar, bu parola ile anlaşmışlardır. “Selam” lafzının Arap harfleriyle yazılışında ayrı bir sembolik anlam bulunmaktadır. Kelimenin başındaki “sin” harfi üç dişli haliyle zinciri, “lam” Cibril ve diğer melekleri, “elif” Allah’ı, “mim” Muhammed (s.a.s.) ve mevcudatı sembolize eder. Dolayısıyla selam, yaratılanları Yaratan’a ve yaratılmışları birbirine ve Allah’a bağlayan bir bağdır.
Varlık âleminde Allah’tan yaratılmışlara ve yaratılmışlardan hem Allah’a, hem de varlıkların birbirlerine olan selamları bunu göstermektedir. Namazda okuduğumuz Tahiyyat bu selamlaşmaların özeti gibidir.
Göz teması, el ve baş işaretleriyle yapılan selamlaşmada lafız çok önemli değildir. Ancak selamın dua ve ritüel boyutuna taşınması için “selam” lafzıyla olması gerekmektedir. Selamın istilama dönüşmesi için dokunmaya; yani musafaha etmeye ihtiyaç vardır. Nitekim Haceru’l-Esved’i istilam, ona dokunmak demektir. İnsanlarla iletişimde ritüele dönüşen selam; dua, musafaha ve muanaka/kucaklaşma ile kemale erer. Böyle bir selam, dinî ve dünyevi afetler ile sıkıntı ve fenalıklardan uzak; uzun ve bereketli bir hayat için kavlî ve fiilî duadır. Allah Teala selamı, hayatın merkezine koymuştur. İbadet hayatının da, içtimai hayatın da temelinde selam vardır.
İnsanların birbirleriyle selamlaşmaları barış ve güvenin sembolüdür. Kardeşler arası selamlaşmayı hayatın bir parçası gören İslam dini, selamın yaşaması için ona mukabeleyi ondan daha önemli bir sorumluluk olarak görmektedir.
Kardeşliğin tesisi ve sürekliliğinde paylaşmak vardır. Selamlaşmak hem kaynaşmaktır, hem de hayatı bütün zorluklarıyla paylaşmaktır. Selam insani ilişkilerde farkındalık bilinci ortaya koyar. Selam ile insan, kardeşlerinin farkına varıp, ziyaret ederek hayatın zorluk ve kolaylığını, sevinç ve üzüntüsünü paylaşmış olur. Selam en hayırlı amellerden biri kabul edilir.
Kardeşlerin birbirini sevmesi, birlikteliğin devamı için gereklidir. Birbirini sevmenin alameti selamlaşmaktır. Selam muhabbet vesilesidir. Bu yüzden selam, ne kadar güzel ve cömertçe verilirse o oranda muhabbet meydana getirir. Sürdürülebilir bir dostlukta selam çok mühim bir vazife icra etmektedir. Selam dostlar arasındaki bağı kuvvetlendiren bir ilgi ifadesi olup toplumdaki fertler arasındaki kaynaşmayı arttırmaktadır. Selamın etkisi de buradadır. Çünkü selam, toplu olarak yaşayan insanların cemiyet içerisinde birbirlerine saygı ve hürmet gösterme şeklidir. Selam, verenle alanı yakınlaştırır, samimileştirir, birbirine ısıtır ve gönülleri bir yapar.
İnsan selam sayesinde insanlarla kendi arasına bir köprü kurmaktadır. Yalnızlaşan günümüz insanı çevresiyle arasına duvar örerken, İslam dini selamı hayatın merkezine koymakta ve kardeşler arası iletişimde köprü kurmaya vesile olmaktadır. Aynı dünya üzerinde beraber yaşadığımız insanlarla iyi geçinmek durumundayız. İyi geçinmek için karşılıklı sevgi ve saygıya muhtacız. Bu sevgi ve saygının oluşmasında selamın büyük bir yeri ve etkisi vardır. Toplumdaki dirlik ve huzur buna bağlıdır. Selam, insanlar arası sevgi ve saygının artmasına vesiledir. Sevgi ve saygı olmadan birlik ve beraberlik, birlik ve beraberlik olmadan da huzur olmaz.
Sevgi, muhabbet ve dostluğu artıran en güzel vesile onları arayıp sormak suretiyle fiilî ve kalbî selamdır.
Selamlaşma, kızgınlık ve dargınlık, kin ve nefret gibi insanlar arasında düşmanlığa sebep olan kötü huy ve davranışları yok eder. Böylece selam, müminlerin birbirleriyle görüşmelerini, kaynaşmalarını, birbirlerinden ayrılmamalarını ve kalplerinin birbirine ısınmasını sağlar.
Günümüz toplumlarında insanlar arası münasebetler azalmakta ve dostluklar soğumaktadır. Şu bir gerçek ki modern dünya tasavvuru fertleri acımasızca potasında eritmekte ve insanlar, kalabalıklar içinde yalnızlaşmaktadır. Bu yalnızlaşma ile insanlar birbirleriyle selamlaşmıyor, dert ve sıkıntısını paylaşmıyor. Aynı apartmanda yan yana oturan veya aynı handa, aynı iş merkezinde ticaret yapan insanlar selamlaşmamakta, birbirleriyle ilgilenmemekte ve giderek yalnızlaşmaktadırlar. Hâlbuki insan, insana muhtaçtır. Çünkü insan, insanın kurdu değil yurdu, sığınağı, koruyucusudur.
Sürdürülebilir bir kardeşlik için selam gerekir, muhabbet gerekir, vermek gerekir. Eğer kardeşlerimize selam vermemek için yönümüzü, yüzümüzü, gözümüzü ve gönlümüzü kaçırırsak, Allah’ın rahmetinden uzaklaşmış oluruz. Müslüman bir yürek, kardeşine sevgi ve saygıyla davranır. Mümin bir kalp, Allah’ın isimlerinden olan selamı kardeşinden esirgemez. Çünkü kardeşlik ve dostluğun devamı ona bağlıdır.
Selamlaşma, Barış’ın anahtarıdır.
Selamlaşmak, insanlar arası iletişimin anahtarıdır. Bu yolla birbirlerine iyi dileklerini sunan insanlar, iletişimde ilk olumlu sinyali vermiş ve diyalog kapısını açmış olurlar. Selamlaşabilen kimseler zımnen, aralarında bir dargınlık, kavga ve anlaşmazlık bulunmadığını, yani barış içinde olduklarını ifade etmiş olurlar. Bunun önemini çok iyi bilen Peygamber Efendimiz’in, Medine’ye hicretinde insanlara yaptığı ilk tavsiyelerden birisi “selamı yayınız” talimatı olmuştur. (Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 42.) O, bununla, farklı unsurlardan oluşan Medineliler arasında barış ve güven ortamının oluşmasını ve “selam” kelimesinin temel anlamı olan barışın toplum içinde kökleşmesini amaçlamıştır.
Allah’ın rahmet, bereket ve esenliğinin karşımızdaki insan üzerine olmasını dilemek ve ondan da aynı dilekleri almak birbirimize pozitif enerji yüklemektir. Bu enerji ile başlayan iletişim, daha sonra iyi ilişkilere ve kalıcı dostluklara kolaylıkla dönüşebilir.
Bireysel hayat tarzının egemen olduğu günümüzde, çok katlı apartmanlarda, aynı mekânda yüzlerce evi barındıran devasa sitelerde birbirimizi tanımadan, tanışmadan, selamlaşmadan, birbirimizin yüzüne bile bakmadan yıllarca yaşayıp gidiyoruz. Sanki dağ başında tek başına yaşayan bir insan gibi, komşularımız olduğu hâlde komşuluğun ne olduğunu bilmeden, kapı komşumuzun hastasından, ölüsünden haberdar olmadan üstelik bundan da rahatsızlık duymadan günlerimiz gelip geçiyor. Tanışıp bilişmediğimiz için birbirimizden korkar hâle geldiğimiz ve bu yüzden yüksek duvarlarla ileri teknoloji ürünü güvenlik sistemleri ve özel korumalarla güvenliğimizin sağlandığı modern sitelerde, kendi ellerimizle ördüğümüz görünmez duvarların da yardımıyla bütün insani ilişkileri asgariye indirmiş durumdayız.
Amaç bir iletişim ve sıcaklık sağlamak olduğuna göre selamlaşmada kullanılan lafızlara takılmak yerine, ondan elde edilecek sonucu dikkate almak daha önemlidir. Şüphesiz, İslam kültüründe sembol hâline gelmiş ve Allah’ın selam, rahmet ve bereketini dilemeyi ifade eden geleneksel selamımız son derece güzel ve anlamlıdır. Ancak günümüzde farklı kültür ve alışkanlıklara sahip insanların bir arada yaşadıkları dikkate alınırsa, toplumda sıkça görülen değişik selamlama biçimlerini kullanmak da selamlaşmanın amacına hizmet edecektir. Dolayısıyla, yerine göre, “merhaba”, “günaydın”, “hayırlı sabahlar”, “iyi günler”, “iyi akşamlar”, “hayırlı geceler” gibi selamlama kalıplarının kullanılması ve selam verenin tercih ettiği kalıba göre karşılık verilmesi, iletişimin sağlıklı olması bakımından önemlidir. Avrupa ülkelerinde bulunan yurttaşlarımız, aynı ortamı paylaştıkları yabancılarla karşılaştıklarında çoğu zaman onların güler yüzle selam verdiklerine şahit olmuşlardır. Belki de ilk defa karşılaştıkları bu insanların, din, dil ve ırk farkına bakmadan sergiledikleri bu sevecen tutumun, muhatabları üzerinde olumlu bir intiba bıraktığı inkâr edilemez.
İnsanların birbirlerini sevmeleri ancak birbirlerini tanımalarıyla mümkündür. “Kişi bilmediğinin düşmanıdır.” sözü bunun için söylenmiştir. Tanımak için iletişim kurmak gerekir. İletişimin kapısı da selamla açılır. Allah elçisinin ifadesiyle insanların birbirlerini sevebilmelerinin yolu buradan geçer ve kişilerin Allah için birbirlerini sevmeleri de imanlarının bir göstergesidir. Karşılıklı sevgi ve saygı ise anlaşmazlıkların ve düşmanlıkların panzehiridir. O hâlde selamlaşma barışın anahtarıdır.
CENGİZ AYGÜN / BİR PORTRE